Ilıca Hotel Spa & Wellness Resort
Sürdürülebilir Blog • 01.08.2023
Damla sakızı sadece Yunanistan’ın Sakız Adası’nın güneyinde ve Türkiye’nin batısında Çeşme Yarımadası’nda yetişmektedir. Ege ve Akdeniz Bölgesi’nin bitkisidir.
Damla sakızına ait ilk bilgiler milattan önceki zamanda Herodot tarafından verilmiştir. Büyük hekim Hipokrat tarafından damla sakızı iyi bilinmektedir. Bergamalı Galen; saç dökülmesinden, yılan sokmasına kadar bütün ilaçların içinde damla sakızına yer vermiştir. Sakız eskiden balgam söktürücü olarak, diş etlerini kuvvetlendirmek ve ağız kokusunu gidermek için kullanılırdı. Ülser ve mide kanserine iyi geldiği bilinmekteydi.
Damla sakızı; yapıştırıcı cila olarak ve parfümeride kullanılır. Yemeklere de ayrı bir tat vermektedir. Muhallebi gibi tatlılara eklendiği zaman koku ve tat açısından oldukça lezzetlendiği görülür.
Bulgaristan’da “Mastika” adı verilen rakı damla sakızından yapılmaktadır.
*Erkek ve dişi sakız ağacı vardır. Damla sakızı verimi sadece erkek ağaçtan olur. Bir ağaç ortalama 300-500 gram sakız toplanır. Ağaçların verim çağı; 15-30 yaş arasındadır. Damla sakızının kilosu ortalama 100 Avro’nun üstünde seyreder.
Damla Sakızının Kullanım Alanları:
-Natürel olarak çiğnendiği zaman sindirimi kolaylaştırır.
-Ağız ve diş sağlığı üzerinde önemli etkiye sahiptir.
-Diş macunu olarak kullanılır.
-Yüksek tansiyon ve kalp krizi riskini azaltır.
-Gıda Sektöründe: reçel/dondurma ve tatlı yapımında kullanılır.
-Kozmetik Sektöründe: UV ışınlarını emme özelliği olduğu için güneş yağları bileşiminde kullanılır.
1768 yılında Brezilya’da keşfedildiği bilinen begonvil çiçeği, adını bu çiçeğin Avrupa’ya tanıtılmasına vesile olan Louis Antoine de Bougainville’den aldığı öne sürülmektedir. Capcanlı renkleri ile harika bir dış mekan bitkisi olan Begonvil çiçeği, adı ülkemizin en gözde ilçelerinden Bodrum ile özdeşlemiş bir bitki. Bir rivayete göre Rodos’ta yetişen begonvil Ege kıyılarına getiriliyor. Böylece ülkemizin Ege kıyısında yer alan harika yerlerinden biri olan Bodrum, begonville tanışıyor. Başka bir söylentiye göre Halikarnas Balıkçısı, Büyükada’dan getirdiği begonvilleri Bodrum’a kendi elleriyle dikiyor. Bodrum ve begonvil böylece birbiriyle kavuşmuş oluyor.
Lavanta bitkisi, aynı zamanda nane, biberiye, adaçayı ve fesleğen gibi, (Lavandula angustifolia, officinalis, vera, spica) Lamiaceae familyasına ait olan bir bitkidir. Lavanta, koşullar uygun olduğu sürece 20 yıla kadar yaşayabilen çok yıllık bir bitkidir. Ortalama 60 cm yüksekliğinde olan, güzel, yarı çalımsı, aromatik çiçekli bir bitkidir. Yüksek miktarda uçucu yağ içeren mor renkli çiçekler üretir. Lavanta esansiyel yağı dünya çapında tanınan saygın bir üründür. Esansiyel yağın tıbbi ve başka kullanımları da vardır. Kayda değer antiseptik ve antimikrobiyal etkisi, toksisitesi çok düşük olan esansiyel yağı üretir. Lavanta çiçekleri nektar bakımından oldukça zengindir ve yüksek derecede arıların veya diğer polinatör böceklerin dikkatlerini üzerine çekmektedir. Lavanta çiçekleri kesilip kurutulduktan sonra aromatik koku endüstrisinde kullanılır. Aynı zamanda lavanta süs bitkisi olarakta yetiştirilir.
Ege bölgesinin en erken olgunlaşan çeşididir. Erken olgunlaştığı için bu ismi aldığı söylenir. İzmir yağlık veya yerli yağlık diye de isimlendirilir. İzmir’in zeytinci ilçelerindeki eski zeytinliklerde bu çeşide rastlanır.
Meyvelerinin yağ oranı %25.4 civarındadır.
Yağlık olarak değerlendirilen bu çeşidin yağ kalitesi iyidir.
İzmir’de nemli deniz rüzgarlarının hakim olduğu Karaburun, Çeşme, Urla ve Foça ilçelerinde “Phoma Oleae” adı verilen bir mantarın etkisiyle bu çeşidin meyveleri ağaç üzerinde acılığını kaybeder, meyveler kahverengi bir renk alır. Hiçbir tatlandırma işlemine tabi tutulmadan yenebilir. Buna “Hurma Zeytin” denir.”
Mandalina ağacı turunçgiller familyasından olan bir ağaç türüdür ve kış dönemi meyvesini oluşturur. Meyvesi ile adı aynı olan bir ağaç türüdür. Mandalina ağacının az miktarda bakımı yapılsa bile meyve verebilmektedir. Mandalina ağacını evde bile yetiştirmek mümkün olur. Ev ortamında yetişen türleri daha minyatür cinslerdir. Mandalina A ve C vitamini açısından zengin bir meyvedir. Mandalina ağacı genellikle Ege ve Akdeniz Bölgesinde daha yoğun olarak yetişir.
Mandalina ağacı yıl boyunca yapraklarını dökmez. Bu da ağacın görsel olarak daha güzel görünmesini sağlar. Mandalinanın pazarlaması yoğun olarak yapılmaktadır. Mandalina ağacı ve meyvesi soğuğa karşı dirençlidir. Dönemsel olarak ta meyveleri olgunlaşmaktadır. Çekirdekli ve çekirdeksiz mandalina türleri vardır.
Göz alıcı rengiyle bahçelerde sıkça tercih edilen bir çam türü. Dayanıklı, çabuk büyüyen bir ağaç. Limon servi çok şık, hoş renkli ve gür formlu bir çam türüdür.
Özellikle parlak sarıya dönük yeşil rengi ile bahçelerin en çok dikkat çeken ve en çok tercih edilen ağaçlarından biridir. Çok hızlı büyüyen bir ağaçtır. 3 yıl içinde fidan 3-4 metre boya ulaşır. Bu yönü ile özellikle bahçenin dışarıdan görülmesini engelleyen bir çit ağacı olarak da tercih edilir. Çit olarak dikildiği alanlarda daha dolgun bir görünüm için özellikle 65cm aralıkla dikilmesi tavsiye edilir.
Japon gülü çiçeği, diğer adıyla Çin gülü ‘hibiskus’ olarak da bilinmektedir. Bilimsel adı Hibiscus rosa sinensis‘dir. Latincede ise Chinese Rose olarak bilinir. Japon gülü hem bahçelerde hem de evdeki saksılarda çoğu insan tarafından yetiştirilen bir bitkidir. Japon gülü çeşitlerinin 82 olduğu bilinmektedir. Ayrıca Japon gülü Malezya’nın milli çiçeğidir. Anavatanı ise Güneydoğu Asya’dır.
Ebegümecigiller’e ait Japon gül ağacının uzun saplı, iri çiçekleri vardır. Beyaz, kırmızı, pembe ve ebruli gibi farklı renklerde olabilir.
Boyu 3 metreye kadar uzanan Japon gülünün yayılma alanı da 2 metre civarıdır fakat budama yöntemleriyle küçük bir ağaç formu kazandırılabilir. Yaprakları yeşil, sert ve ovale yakındır. Bitki yaşlandıkça koyu yeşil olan gövde rengi gri rengine çalar.
Defnegiller familyasındandır. Yaz kış yaprağını dökmeyen bir bitkidir. Ülkemizin Akdeniz kıyıları başta olmak üzere Ege, Marmara ve Karadeniz kıyıları ile bu kıyıların iç kısımlarında yetişir. 6-8 metre’ye kadar boylanabilen defne, yuvarlak tepeli ve sık dallı olarak gelişir. 8-10 cm. uzunluktaki oval ve sert, üst yüzü parlak, kenarları dalga görünüşlü ve almaşık dizili koyu yeşil yaprakları vardır. İlkbaharda açan sarımsı ya da yeşilimsi beyaz renkteki küçük çiçekleri olgunlaşınca rengi koyu mor, tek tohumlu ve etli meyvelere dönüşür. Bitkinin yuvarlak kesitli ve mor-kahverengi olan gövdesi, zamanla odunlaşır ve rengi griye döner. Defne, gövde çelikleriyle çoğaltılır.
Palmiye ağacı, Arecaceae veya Palmae olarak bilinen aileye aittir. Bu aile, yaklaşık 2600 tür ve 202 cins içerir ve çoğunlukla tropikal, subtropikal ve sıcak bölgelerde bulunur. Palmiye ağacının diğer özellikleri ise;
Lale zambak gillerdendir. Yaprakları uzun, mızraksıdır. Sapının üstünde tek bir çiçek bulunur. Çiçekler çok çeşitli renklerde olduğu gibi alacalıda olabilir. Muş lalesi ise kırmızı mızraksı bir yapıya sahiptir.
Türlü renklerde güzel çiçekler veren lale bir süs bitkisidir. Anavatanı İlimizinde yer aldığı Batı Asya olan lale, ilk olarak anavatanı Türkiye’de yetiştirilmiş, bu arada bir hayli geliştirilmiştir. Bir döneme adını varan lale çiçeği ilk defa VI. YY. Yurdumuzdan Avrupa’ya götürülmüştür. Çiçeğin adı da Avrupa dillerine biçimi sarığı andırdığı için “Tülbent” sözünden gelmiş, laleye “Tulipe” denilmiştir.
Yurdumuzda en çok VII. YY. lale yetiştirme işine büyük önem verilmiş, en güzel laleler İstanbul Saraylarının başlıca süsü haline gelmiştir. O zaman çiçek meraklılarının en büyük amacı görülmemiş renklerde yeni laleler yetiştirmekti. Her lale cinsinin bir ismi olurdu. O dönemlerde Avrupa’dan İstanbul’a çeşitli laleler getiriliyordu. Yüksek fiyatta alıcı bulan lale için zamanın hükümeti fiyat artışını durdurmak için narh koymak zorunda kalmıştır.
Lalenin böylesine geniş bir yayılış alanı bulması süsleme sanatlarında, mimarlıkta, motif olarak kullanılmasını da sağlamıştır. Çeşme, cami ve türbelerde lale şekilleri işlenmiştir.
Lalenin anavatanından olan İlimizde yanlış hasat ve tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla daraltılmıştır. Muş lalesi hemcinsleri gibi soğandan yetişir. İlkbaharda Nisan sonu ile Mayıs başlarında çiçek açar 15 gün gibi kısa bir ömrü vardır. İşte bu dönem içerisinde nefesleri kesecek güzellikte bir manzara oluşur. Kışın lale soğanları soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilirler her soğandan bir tek lale çıkar. Muş Lalesi özeliğini kaybetmemiş, fakat lale bitkisinin soğan yaprak ve çiçeklerinde kalbe etki eden Tulip alkoloidinin bulunması nedeni ile soğanları ile birlikte hasat edilmiştir. Ayrıca tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanlarının hızla azalmıştır. Çiçek tohumundan lale yetiştirilmesi 3-6 yıl gibi bir sürede çiçek verdiği göz önüne alınarak Muş Lalesinin yok olmasını önlemek üzere lale alanları koruma altına alınmıştır. ilki 2000 yılında lale festivali her yıl 29-30 Nisan tarihlerinde yapılmaktadır.